Çarşamba, Haziran 07, 2017

RAMAZAN AYI VE ÖNEMİ



أَعُوذُ بِاللّٰهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ اْلعَالَمِينَ وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلٰى رَسُولِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِهِ وَ اَصْحَابِه أَجْمَعِينَ
Kur'an-ı Kerim'de ve hadis-i şeriflerde adı geçen Ramazan ayı, İslâm takviminin dokuzuncu ayıdır. Ramazan ayı, eşsiz faziletlerle dolu çok şerefli bir aydır. Yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim bu ay içerisinde bulunan Kadir Gecesinde indirilmiştir. Oruç, bu ayda tutulmak üzere Müslümanlara farz kılınmıştır.
Ramazan ayı, kelime olarak yüksek dereceli sıcaklık veya güneşin şiddetli hararetiyle yerin ve taşların ısınması ve kızması anlamlarına gelmektedir. Bu ayda, tutulan orucun verdiği açlık ve susuzlukla yanma veya oruçla günahların yanıp silinmesinden dolayı yakma anlamı ile ilgili olarak ‘‘Şehr-i Ramazan’’ adı verilmiştir.
Ramazan ayı, Kur'an-ı Kerîm ayıdır.
Kalplere nur, gönüllere şifa, müminlere rahmet ve bütün insanlığa hidayet olan Kur'an-ı Kerim, bu ay içerisinde bulunan Kadir Gecesinde indirilmiştir.
Allahu Teâlâ, Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurmuştur:
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ

شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذِيَ أُنزِلَ فِيهِ الْقُرْآنُ هُدًى لِّلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِّنَ الْهُدَى وَالْفُرْقَانِ

 فَمَن شَهِدَ مِنكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُ
''Ramazan ayı, insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur'an'ın kendisinde indirildiği aydır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa onu oruçla geçirsin'' [1]
Ramazan ayı, Allah Teâlâ'nın müminlere büyük bir ihsanıdır. Çünkü Ramazan ayı; Kur'an, oruç, iyilik ve güzellik ayıdır. Tövbelerin, duaların, hayır ve hasenatın kabul olunduğu mübarek bir aydır.
Bazı âlimlere göre ise; ‘’Ramazan’’, Yüce Allah'ın isimlerinden biridir ki, Allah'ın af ve mağfiretiyle günahların yanıp yok olması demektir.[2]
Ramazan ayı ki; Yüce Rabbimizin bir Hadis-i Kudsi'de şöyle buyurmuştur:
إنَّ الصَّوْمَ فَإِنَّهُ لِى وَأنَا أَجْزِى بِهِ يَدَعُ شَهْوَتَهُ وَطَعَامَهُ مِنْ أَجْلِي
"Oruç benim içindir, ben de onu (dilediğim gibi) mükâfatlandıracağım. Kulum benim için şehvetini, yiyeceğini terk etti."[3]
Ayet-i Kerime'de Ramazan ayında indirildiği bildirilen Kur'an-ı Kerim, son ilâhî kitaptır ve Allah'ın son kelamıdır. O, bir kanundur, hükümleri Kıyamet'e kadar devam edecektir. Kur'an-ı Kerim insanlığı iyiye, güzele, doğruya götürecek olan tek hayat kaynağıdır.
Yüce Rabbimiz, Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurmuştur:
"Şüphesiz ki bu Kur'an en doğru yola iletir; iyi davranışlarda bulunan müminlere, kendileri için büyük bir mükâfat olduğunu müjdeler."
"Ey insanlar! Size Rabbinizden bir öğüt, gönüllerdekine bir şifa, mü'minler için bir hidayet ve rahmet gelmiştir."
"Biz Kur'an'dan öyle bir şey indiriyoruz ki o, mü'minler için bir şifa ve rahmettir; zalimlerin ise, yalnızca ziyanını artırır."
Ramazan ayı ki; oruç tutan, ibadet ve taâtte bulunan, hayır ve hasenat yapan, tevbe ve istiğfarda bulunan müminler için rahmet ve mağfiret ayıdır.
Ramazan ayı ki; orucu, iftarı, sahuru, teravihi, cemaatle dolan camileri, dinlenen vaazları ve okunan mukabeleleri ile kurtuluş ayıdır.
RAMAZAN AYI ORUÇ AYIDIR
Ramazan ayı, oruç ayıdır. Allah Teâlâ, mü'minlere bu ayda oruç tutmayı emretmiştir, yani farz kılmıştır. Yüce Mevla'mız, Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurmuştur:
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ

يَآاَيُّهَا الَّذِينَ اَمَنُوا كُتِبَ عَلَيْكُمُ الصِّيَامُ كَمَا كُتِبَ عَلَى الَّذِينَ مِنْ قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ
"Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki (oruç tutmak suretiyle kötülüklerden) korunursunuz." [4]
فَمَنْ شَهِدَ مِنْكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُ
"... içinizden kim Ramazan ayına erişirse, orucunu tutsun..." [5]
Hz. Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuşlardır:
إِذَا دَخَلَ رَمَضَانُ فُتِّحَتْ أَبْوَابُ الجَنَّةِ، وَغُلِّقَتْ أَبْوَابُ النَّارِ، وَسُلْسِلَتِ الشَّيَاطِينُ
"Ramazan ayı girdiği zaman cennetin kapıları açılır, cehennemin kapıları kapanır ve şeytanlar da zincire vurulur."[6]
Hz. Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) başka bir hadis-i şeriflerinde ise Hz. Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh)'nin anlattığına göre şöyle buyurmuşlardır:
كَانَ رَسولُ اللّهِ يُرَغِّبُهُمْ في قِيَامِ رَمَضَانَ مِنْ غَيْرِ أنْ يَأمُرَهُمْ بِعَزِيمَةٍ فَيَقُولُ:

مَنْ قَامَ رَمَضَانَ إيمَاناً وَاحْتِسَاباً غُفِرَ لَهُ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِهِ
"Resûlullah (Aleyhissalâtu ve’sselâm) onları, kesin bir emirde bulunmaksızın ramazan gecelerini ihyaya teşvik ederdi. (Bu maksatla) derdi ki: "Kim ramazan gecesini, sevabına inanarak ve bunu elde etmek niyetiyle namazla (teravih) ihya ederse geçmiş günahları affedilir." [7]
Görülüyor ki; Cennet kapılarının açıldığı, Cehennem kapılarının kapandığı ve şeytanların zincirlere vurulduğu bu ay mü'minler için oruç ayıdır. Bu sebeple, Müslüman bu ayda orucunu tutacaktır. Zira oruç, sadece aç ve susuz kalmak değil, kalbin Allah'a açılması hayata Allah'ın emrettiği şekilde bakılmasıdır.
RAMAZAN AYI RAHMET VE MAĞFİRET AYIDIR
Yüce Kitabımız Kur'an-ı Kerim'de ve Hz. Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’ in dilinde övülen Ramazan ayı; İlâhî rahmet ve mağfiretin zirveye ulaştığı ve oluk oluk aktığı bir aydır. Kalbimizi ve bütün organlarımızı kötülüklerden kurtarmak ve ibadetlerle Cenab-ı Allah'ın sonsuz rahmet ve mağfiretine erişmek için, bu ay kaçınılmaz bir fırsattır.
Hz. Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuşlardır:
مَنْ صَامَ رَمَضَانَ إِيمَاناً واحْتِساباً ، غُفِرَ لَهُ ما تَقَدَّمَ مِنْ ذنْبِهِ
"Kim, faziletine inanarak ve karşılığını Allah'tan bekleyerek ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır."[8]
Daha önceki peygamberlere ve ümmetlerine verilmeyen faziletler ve güzel meziyetler Ramazan ayında bizim Peygamberimize ve biz ümmetine verilmiştir.
Hz. Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir hadis-i şeriflerinde ümmetine verilen beş şeyden bahsederek şöyle buyurmuştur:
" Ümmetime Ramazan ayında beş şey verilmiştir ki, bunlar benden önceki hiç bir peygambere verilmemiştir:
1- Ramazan ayının ilk gecesi olunca Allahu Teâlâ ümmetime (rahmet bakışıyla) bakar. Allah (Celle Celâlühü) her kime (rahmet bakışıyla) bakarsa, ona ebedî olarak azap etmez.
2- Akşamladıklarında ağızlarının kokusu Allah katında misk kokusundan daha güzel olur.
3- Melekler her gün ve gece onlara istiğfar ederler, Allah'tan bağışlanmalarını dilerler.
4- Allahu Teâlâ cennetine emredip: "Kullarım için hazırlanıp süslen. Onların dünya meşakkatlerinden kurtulup, benim yurduma ve ihsanıma istirahat için gelmeleri yaklaştı." buyurur.
5- Gecenin sonu olunca, Allah (Celle Celâlühü) hepsini bağışlar. Orada bulunanlardan biri:
"- O gece Kadir gecesi midir?" deyince:
Hayır, çalışanları görmüyor musun? Onlar çalışıp işlerini bitirince kendilerine ücretleri tam olarak ödenir."[9] Buyurdu.
Ramazan ayına kavuşup da, o ayı Allah'ın razı olacağı şekilde geçirenleri Rabbimiz af ve mağfiret edecektir. O halde; evveli rahmet, ortası mağfiret ve sonu da cehennem ateşinden kurtuluşa vesile olan Ramazan ayını en iyi bir şekilde değerlendirmeye çalışmalıyız.
ORUÇ CENNETE GÖTÜRÜR
Cennet kapılarının açılıp, cehennem kapılarının kapandığı ve şeytanların zincirlere vurulduğu Ramazan ayında, ihlas ve samimiyetle oruç tutan mü'minlerin varacağı yer Cennet'tir. Hz. Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle müjdelemiştir:
إنَّ فِي الجَنَّةَ بَاباً يُقَالُ لهُ الرَّيَّانُ َ يَدخُلُهُ الصَّائِمُونَ ، فَإِذَا دَخَلُوا أُغْلِقَ فَ يَدْخُلُ مِنْهُ أَحَدٌ
"Cennette Reyyân denilen bir kapı vardır. Oradan sadece oruçlular girer. Oruçlular girdiler mi artık kapanır, kimse oradan giremez." [10]
Ashab-ı Kiram'dan Ebû Ümame (r.a.):
قُلْتُ يَا رَسُولُ اللّهِ: مُرْنِي بِأَمْرِ يَنْفَعُنِي اللّهُ تَعَالَى بِهِ، فَقَالَ : عَلَيْكَ بِالصَّوْمِ فَإِنَّهُ عَدْلَ لهُ
" Ey Allah'ın Resûlü dedim, bana öyle bir amel emret ki (yaptığım takdirde) Allah beni mükâfatlandırsın."
"Sana dedi, orucu tavsiye ederim, zira onun bir eşi yoktur." [11]
Görüldüğü gibi; oruç, mü'minleri cennete götürecek bir ibadettir. Öyleyse, oruçlarımızı her türlü noksanlıktan uzak olarak, tam bir samimiyetle tutalım ve bu büyük müjdelere nail olmaya çalışalım!..
ORUÇ CEHENNEMDEN KORUR
Allah Teâlâ'nın rızası gözetilerek, ihlas ve samimiyetle tutulan oruç, sahibini Cehennem ateşinden korur.
Hz. Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuşlardır:
وَالصَّوْمُ جُنَّةٌ
" Oruç sağlam bir kalkandır."[12]
Hz. Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuşlardır:
مَنْ صَامَ يَوماً فِي سَبِيلِ اللّهِ تَعَالَى جَعَلَ اللّهُ بَيْنَهُ وَبَيْنَ النّارِ خَنْدَقاً كَمَا بَيْنَ السَّمَاءِ وَا'رْضِ
"Kim Allah Teâlâ yolunda bir gün oruç tutsa, Allah onunla ateş arasına, genişliği sema ile arz arasını tutan bir hendek kılar."[13]
Allah Teâlâ, oruçlu Müslüman'ın duasını kabul eder.
Bu bakımdan, Müslüman oruçlu olduğu zaman Allah'tan dünya ve ahiret saadeti istemeli; yeryüzündeki bütün müminler için, bilhassa sıkıntı ve çile içerisinde olan kardeşlerimiz için dua etmelidir.
Hz. Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuşlardır:
إنَّ اللّهِ عِنْدَ كُلِّ فِطْرٍ عُتَقَاءَ. وَ ذلِكَ فِي كُلِّ لَيْلَةٍ.فِي الزوائد
"Her iftar vaktinde Allah tarafından (cehennemden) âzâd edilen kimseler bulunur. Bu, (Ramazanın) her gecesinde olur."[14]
"Oruçlunun iftar vaktinde yaptığı dua katiyen reddolunmaz."
Büyük ecir ve sevaplarla dolu olan ramazan ayına girerken, bu ayı ihya etmek için manen hazırlıklı olmak lazımdır. Kendimizi bu ayın sevap ve mükafatına hazırlıklı ve lâyık bir hale getirmeye çalışmalıyız. Bunun için:
Ramazan ayına girerken maddî ve manevî kirlerden temizlenmeli, işlediğimiz günahları terk ederek Cenab-ı Hakk'a tövbe ve istiğfar etmeliyiz. Mesela; beş vakit namazı düzenli olarak kılmıyorsak, bir daha terk etmemek üzere devamlı kılmalıyız.
Başkalarına haksızlık etmişsek, onlardan helâllik dilemeliyiz. Kul hakkıyla Allah'ın huzuruna çıkmak büyük bir tehlikedir. Haksızlık ve kötülük yapanların mutlaka tevbe ederek, helâllik alması gerekir. Yoksa Allah'a yaklaşamaz ve onun rızasına eremezler.
Ramazan ayına girerken; Dinimiz İslâm'ın haram kıldığı kin, hased, dedikodu, yalan, bühtan, iftira, gıybet, nefret gibi kötü huylardan vazgeçmeliyiz. Dünya ve ahiretimiz için faydası olmayan her türlü davranışlardan uzak olmalıyız.
Ramazan ayına girerken, kalbimizi Allah'a tam teslim etmeliyiz. Niyetlerimizi düzeltmeliyiz. Kıyamet Günü'nde, insanlar niyetleri üzerine haşrolunurlar, Allah'ın huzuruna niyetlerine göre çıkarılırlar. Çünkü ameller niyetlere göredir.
Ramazan ayının gündüzlerini oruçla, gecelerini de namaz, zikir, dua, tevbe ve istiğfarla geçirmeliyiz. Gecenin bir kısmında uyumalı, bir kısmında da ibadet etmeliyiz. Ayrıca, Kur'an-ı Kerim'i çok okumalıyız. Okuduklarımızı anlamaya çalışmalıyız. Anladıklarımızı da hayatımızda yaşamaya gayret göstermeliyiz.
Hz. Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuşlardır:
"Ey insanlar! Selamlaşınız, yemek yediriniz. İnsanlar uykuda iken geceleyin namaz kılınız. Selametle cennete girersiniz."
"Ramazandan sonra tutulan oruçların en faziletlisi, Allah'a izafe edilen Muharrem ayında tutulan oruçtur. Farz namazlarından sonra en faziletli namaz da gece namazıdır."
Gecenin evvelinde uyuyup, ahirinde ise kalkıp namaz kılan Hz. Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuşlardır:
"Gece de duanın kabul olacağı bir saat vardır ki; herhangi bir Müslüman ona rastlar da dünya ve ahirete dair Allah'tan hayır dilerse, muhakkak Allah dileğini yerine getirir. Bu hal, her gecede vardır."
Ramazan ayında, kimsesizlere, fakirlere, yoksullara, komşulara, hayır kurumlarına yardımda bulunmak; onlara şefkat ve merhamet göstermek, her zaman olduğu gibi imanımızın gereğidir. Hz. Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), her zaman muhtaçları gözetir, kimseyi eli boş çevirmezdi. Hz. Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuşlardır:
"Fukarayı arayınız, görüp gözetiniz. Siz ancak fakirleriniz sayesinde yardım görür ve rızıklanırsınız."
"Bir adamın hayra sarf ettiği paranın en değerlisi; çoluk çocuğuna infak ettiği para ile, Allah yolunda kullanacağı atı (biniti) için verdiği ve bir de Allah rızası için mücahid arkadaşlarına sarf ettiği paradır."
"Emri altındakilerin nafakasını kısmak, bir kimseye günah olarak yeter."
Oruçlu insan, her müslümanda olması gereken şu özelliklere sahip olmalıdır :
1) Oruç tutan bir Müslüman yalan, hile, kötü söz ve kötü davranışlardan uzaklaşacaktır. Orucunu bütün varlığı ile ve yalnız Allah rızası için tutacaktır. Yalan, hile, kötü söz ve davranışlar; orucun ruhunu kaybettirdiği gibi, yaratılmışların en üstünü olan insanı, insanlık şerefi ve sıfatından da uzaklaştırır. Gerçek oruç, sahibini kötü fiil ve davranışlardan koruyan oruçtur. Yoksa oruç sadece yemeyi ve içmeyi terketmek değildir. Müslümanın görevi, oruç ibadetini kötülüklere karşı bir kalkan olacak şekilde yerine getirmektir. Müslüman; elini, ayağını, gözünü, kulağını dilini, kalbini ve gönlünü haram olan fiil ve davranışlardan korumalıdır.
Hz. Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuşlardır:
فَإِذَا كَانَ يَوْمُ صَوْمِ أَحَدِكُمْ فَ يَرفُثْ ، وَ يَصْخَبْ، فَإِنْ شَاتَمَهُ أَحَدٌ، أَوْ قَاتَلَهُ فَلْيَقُلْ إِنِّي صَائِمٌ
"Biriniz bir gün oruç tutacak olursa kötü söz sarf etmesin, bağırıp çağırmasın. Birisi kendisine yakışıksız laf edecek veya kavga edecek olursa "ben oruçluyum!" desin (ve ona bulaşmasın)."[15]
"Kim kötü söz ve davranışları bırakmazsa, Allah'ın onun yemesini ve içmesini terk etmesine ihtiyacı yoktur."
"Nice oruçlu vardır ki; orucun ona açlıktan başka faydası yoktur..."
O halde, Müslüman orucunu bütün varlığı ile tutacak, İslâmiyet'e uygun olmayan her çeşit davranışlardan uzak olacaktır.
2) Oruçlu Müslüman, başına gelen belâ ve musîbetlere karşı sabredecektir. Sabır, kurtuluşun kaynağıdır. Sabır; felaketleri önler. Sabır, başarının sırrıdır. İlimde, ticarette, savaşta, ibadette sabır, sahibini zafere götürür.
Hz. Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuşlardır:
 "Oruç, sabrın yarısıdır." buyurmuşlardır.
3) Oruçlu Müslüman, başkalarına karşı şefkat ve merhamet sahibi olacaktır. Oruç tutmak suretiyle açlık ve susuzluk ızdırabını tadan kimse; aç ve susuz kalanların hallerini düşünmeli, onlara şefkat ve merhamet elini uzatmalıdır.
ORUCUN HİKMET VE FAYDALARI
Orucun dinî, ahlâkî, ruhî, sosyal, ekonomik ve pedagojik (eğitim) pek çok hikmetleri ve faydaları vardır. Ancak, ibadetler Allah'ın emri olduğu için ve yalnız Allah rızası için yapılır. Orucun hikmet ve faydalarından bazılarını şöyle özetlemek mümkündür:
1) Oruç, Allah'a itaat ve ibadetin alâmetidir: Oruç tutan bir Müslüman, öncelikle Allah'a itaat ve ibadet etmiş olur. Böylece "Takva" sırrına erer. Allah'a teslim olma, Allah'a sığınma ve yalnız Allah'a güvenme; kısaca Allah'a kul olma hazzını tadar. Allah'ın nimetlerine şükretmiş olur. Sınırsız sevaba ulaşır. Bunun içindir ki; oruçla ilgili ayet-i kerimelerin sonunda: "Umulur ki, takvaya ulaşırsınız (korunursunuz); umulur ki, şükredersiniz" buyrulmuştur.
2) Oruç, bedenlerin zekatıdır: Zekatın malı temizlediği gibi, oruç da vücutları temizler. Hadis-i şerifde: "Her şeyin bir zekatı vardır. Bedenin zekatı da oruçtur." buyrulmuştur.
3) Oruç bedenlerin sıhhat kaynağıdır: Çalışan her varlığın dinlenmeye ihtiyacı olduğu gibi, midenin ve diğer iç organların da dinlenmeye ihtiyacı vardır. Oruç, bu dinlenmeyi sağlamak suretiyle vücut organlarına sıhhat kazandırır. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuşlardır: "Oruç tutunuz ki sıhhat bulasınız."
4) Oruç nefsi terbiye ederek ahlâkı güzelleştirir: Oruç, nefsanî, şehevî ve şeytanî arzuları kırarak kötülüklere engel olur. Kötülüklerden uzak kalan bir kimsenin de ahlâkı güzelleşmiş olur. Bunun içindir ki, Allah Rasulü (s.a.s.) Efendimiz; "Evlenmeye gücü yetmeyen gençlere oruç tutmayı tavsiye etmiştir."
5) Oruç, sabır alışkanlığı kazandırır: Oruç, ruhlara sabır alışkanlığı kazandırır. Allah sabredenlerle beraberdir ve sabredenleri sever.
6) Oruç, şefkat ve merhamet duygularını geliştirir: Oruç tutan bir Müslüman, açlık ve susuzluğun acısını nefsinde tadarak; fakir ve yoksulların halini daha iyi anlamış olur. Böylece fakir ve yoksullara acır ve onlara yardım elini uzatır.
7) Oruç, dünya ve ahiret saadetine ulaştırır: Oruç, müminlere Allah'ın rahmet ve mağfiretini kazandırır. Böylece onların dünya ve ahirette saadete erişmelerine vesile olur. Çünkü oruç, bir sabır ve kulluk imtihanıdır. Bu imtihanı başarıyla vererek hakikî anlamda oruç tutabilenler, Allah Teala'nın sevgi ve rızasına ulaşırlar. Cennet'e girmeye de hak kazanmış olurlar. Ne mutlu bu gerçeği kavrayabilenlere!..

Hiç yorum yok:

basmalah_sparkling

Arama Motoru / Search