بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ اْلعَالَمِينَ وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ
عَلٰى رَسُولِنَا مُحَمَّدٍ
وَعَلٰى اٰلِهِ وَ صَحْبِهِ أَجْمَعِينَ
“Her türlü hamd âlemlerin Rabbi Allah’a
mahsustur. Salât ve Selâm
Peygamberimiz Hz.Muhammed’e,
ve O’nun ehl-i beytine
ve ashabının hepsine olsun.’’
Sekîne (السكينة) Allah’ın müminlere bahşettiği sükûnet ve güven anlamında
Kur’an terimi.
Sekîne Duâsı, Tamamı Kur’an-ı Kerîm’ de geçen âyetlerden ve Allâh (c.c)’ nün güzel isimlerinden oluşan bir sayfalık bir duâ veya zikirdir.
Sekîne Duâsı, Tamamı Kur’an-ı Kerîm’ de geçen âyetlerden ve Allâh (c.c)’ nün güzel isimlerinden oluşan bir sayfalık bir duâ veya zikirdir.
Allâh (c.c)’nün
altı İsm-i A’zâmı olan “Ferd, Hayy, Kayyûm, Hakem, Adl, Kuddûs” ile
birlikte, tekbîr ve 19 ayet vardır.
İstifade için güzel bir niyetle inanarak Sekîne sayfasını 19 defa tekrar ederek okumak lazımdır.
Duânın kabûlü için başta ve sonda salavat getirilebilir.
İstifade için güzel bir niyetle inanarak Sekîne sayfasını 19 defa tekrar ederek okumak lazımdır.
Duânın kabûlü için başta ve sonda salavat getirilebilir.
Sekîne kelimesi
sözlükte kalp huzûru, itminan duygusu, güven, sükûnet, dinginlik, vakar,
ağırbaşlılık v.b. anlamlara gelmektedir.
(İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, Beyrut ts., XIII/213; Tâcu’l-arûs, I/8069-8071)
(İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, Beyrut ts., XIII/213; Tâcu’l-arûs, I/8069-8071)
Sekîne, manevî
feyzin gelişi esnasında kalbin yaşadığı tatmin hali ve gönül huzûru şeklinde
tarif edilmektedir.
(İbn Arabî, Istılâhâtü’s-sûfiyye, s. 13; Seyyid Şerif Cürcânî, Ta’rifât, I/159)
(İbn Arabî, Istılâhâtü’s-sûfiyye, s. 13; Seyyid Şerif Cürcânî, Ta’rifât, I/159)
TDV, İslâm Ansiklopedisinde ‘‘sekîne’’ maddesi şöyle denilmektedir :
Sözlükte “sakin
olmak, durmak; susmak” mânasındaki sükûn kökünden türeyen sekîne “ağır
başlılık, vakar, rahmet, güven, kişiyi teskin eden şey” demektir (Lisânü’l-ʿArab, “skn” md.).
Râgıb el-İsfahânî kelimeye “müminin kalbini teskin eden ve ona güven veren melek, şehvete meyletmekten alıkoyan akıl, korkunun yok olması durumu” anlamlarını vermiştir.
Sekîne, Kur’ân-ı Kerîm’de Hz. Peygamber’e, müminlere ve İsrâiloğulları’na atıfla altı âyette geçmektedir.
Bunların beşinde Allah’ın Resûl-i Ekrem ile müminlerin üzerine ya da kalplerine huzur indirdiği ve onları -meleklerden oluşan- ordularla ve zaferle desteklediği belirtilmekte (et-Tevbe 9/26, 40; el-Feth 48/4, 18, 26),
birinde ise İsrâiloğulları’na ait sandığın içinde kendileri için rablerinden bir sekînenin, ayrıca Mûsâ ve Hârûn hânedanlarından bir kalıntının bulunduğuna işaret edilmektedir (el-Bakara 2/248).
Sekîne, hadislerde yine Hz. Peygamber ve müminlerle bağlantılı olarak yer almaktadır (Buhârî, Cum’a”, 18, “Cihâd”, 34; Müslim, “Zikir”, 39, “Cihâd”, 125; Ebû Dâvûd, “Cihâd”, 19).
Bunların beşinde Allah’ın Resûl-i Ekrem ile müminlerin üzerine ya da kalplerine huzur indirdiği ve onları -meleklerden oluşan- ordularla ve zaferle desteklediği belirtilmekte (et-Tevbe 9/26, 40; el-Feth 48/4, 18, 26),
birinde ise İsrâiloğulları’na ait sandığın içinde kendileri için rablerinden bir sekînenin, ayrıca Mûsâ ve Hârûn hânedanlarından bir kalıntının bulunduğuna işaret edilmektedir (el-Bakara 2/248).
Sekîne, hadislerde yine Hz. Peygamber ve müminlerle bağlantılı olarak yer almaktadır (Buhârî, Cum’a”, 18, “Cihâd”, 34; Müslim, “Zikir”, 39, “Cihâd”, 125; Ebû Dâvûd, “Cihâd”, 19).
Bedir Gününde Cenâb-ı
Hakk’ın lütfu ile Resul-i Ekrem (a.s)’ a vahyen getirilen ve Hz. İmam Ali
(r.a.)’nün okuduğu ‘‘Sekine Duâsı’’
kaynaklarda Ahmed
Ziyâüddin Gümüşhanevî (k.s)’nun Mecmuâtu’l Ahzâb, adlı eseri sayfa (582-597)
de “Kaside-i
Ercûze” şeklinde geçmektedir.
Bedîü’zzaman Saîd
Nursî (r.a) Hazretleri Osmanlıca Lem’âlar Risâlesi 18.Lem'a’nın ön sözünde ‘‘Gizli kalmış gaybî mühim bir Mu’cize-i Ahmediyeyi (a.s.m.)
beyân eder.” buyurarak Hz. Peygamber Efendimiz (a.s)’ ın bir mucizesi ve “Ben ilmin şehriyim. Ali ise, onun
kapısıdır." işaretine mazhar Hz. Ali (r.a)’nün
bir kerâmeti olarak takdim etmektedir.
İmamı Gazali (r.a)
bu hususu vecîz bir şekilde açıklamıştır:
"Onlar vahiyle
Peygambere (a.s)’a nazil olduğu vakit, İmam-ı Ali’ye (r.a.) emretti, ’Yaz’; o
da yazdı, sonra nazmetti." (Şualar, s.
635)
Hz.Cebrail (a.s), Hz.Peygamberimizin
huzuruna geldiği vakit altı İsm-i A’zam’lı münacat duasını, murâd-ı ilâhi
gereği, “İlim Şehrinin Anahtarı Hz.Ali’ye (r.a)” nâzmetmesi için getirmiş.
Hz.Peygamberimiz (a.s) da Hz. Ali (r.a)’ye Sekineyi bir kaside şeklinde düzenlemesi için bildirmiştir.
Murad-ı İlahi, nâzmetme işlevini Hz.Ali’nin (ra) yapması istediğinden, Bedîü’zzaman Hazretleri “Hz. Ali'nin (r.a.) kucağına düşmüş” şeklinde tasvîr etmiştir.
Başta Hz. Aişe (r.a), Hz. Ömer (r.a), İbni Abbas (r.a), Üsame bin Zeyd (r.a), Ümmü Seleme (r.a), Sa’d ibni Ebî Vakkas (r.a) gibi pek çok sahabenin Hz.Cebrail (a.s)’ ı sahabî Hz.Dıhye (r.a) sûretinde veya bir süvari veya başka keyfiyette gördüğü nakledilmektedir.
Hz.Peygamberimiz (a.s) da Hz. Ali (r.a)’ye Sekineyi bir kaside şeklinde düzenlemesi için bildirmiştir.
Murad-ı İlahi, nâzmetme işlevini Hz.Ali’nin (ra) yapması istediğinden, Bedîü’zzaman Hazretleri “Hz. Ali'nin (r.a.) kucağına düşmüş” şeklinde tasvîr etmiştir.
Başta Hz. Aişe (r.a), Hz. Ömer (r.a), İbni Abbas (r.a), Üsame bin Zeyd (r.a), Ümmü Seleme (r.a), Sa’d ibni Ebî Vakkas (r.a) gibi pek çok sahabenin Hz.Cebrail (a.s)’ ı sahabî Hz.Dıhye (r.a) sûretinde veya bir süvari veya başka keyfiyette gördüğü nakledilmektedir.
(Buhârî, Fedâilü’l-Eshâb: 30; Mağâzî: 18, Libas: 24, İmân: 37;
Müslim, Fedâil: 46, 47, İmân: 1-7; Kadı Iyâz, eş-Şifâ, 1/361)
(bk. Cevşenü'l
Kebir ve Meali İcmali, Tercüme Yrd. Doç. Dr. Niyazi Beki, Tenvir Neşriyat ve Dr.
Emin Şimşek Bey'in yazısından faydalanılmıştır).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder