Çarşamba, Haziran 21, 2017
Çarşamba, Haziran 07, 2017
RAMAZAN AYI VE ÖNEMİ
أَعُوذُ
بِاللّٰهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ
بِسْمِ
اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
اَلْحَمْدُ
لِلّٰهِ رَبِّ اْلعَالَمِينَ وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلٰى رَسُولِنَا
مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِهِ وَ اَصْحَابِه أَجْمَعِينَ
Kur'an-ı Kerim'de ve hadis-i şeriflerde adı geçen
Ramazan ayı, İslâm takviminin dokuzuncu ayıdır. Ramazan ayı, eşsiz faziletlerle
dolu çok şerefli bir aydır. Yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim bu ay içerisinde
bulunan Kadir Gecesinde indirilmiştir. Oruç, bu ayda tutulmak üzere
Müslümanlara farz kılınmıştır.
Ramazan ayı, kelime olarak yüksek dereceli sıcaklık
veya güneşin şiddetli hararetiyle yerin ve taşların ısınması ve kızması
anlamlarına gelmektedir. Bu ayda, tutulan orucun verdiği açlık ve susuzlukla
yanma veya oruçla günahların yanıp silinmesinden dolayı yakma anlamı ile ilgili
olarak ‘‘Şehr-i Ramazan’’
adı verilmiştir.
Ramazan ayı, Kur'an-ı Kerîm ayıdır.
Kalplere nur, gönüllere şifa, müminlere
rahmet ve bütün insanlığa hidayet olan Kur'an-ı Kerim, bu ay içerisinde bulunan Kadir Gecesinde indirilmiştir.
Allahu
Teâlâ, Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurmuştur:
بِسْمِ
اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذِيَ أُنزِلَ فِيهِ الْقُرْآنُ
هُدًى لِّلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِّنَ
الْهُدَى وَالْفُرْقَانِ
فَمَن شَهِدَ مِنكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُ
''Ramazan ayı, insanlar için
bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık
delilleri olarak Kur'an'ın kendisinde indirildiği aydır. Öyle ise içinizden kim
bu aya ulaşırsa onu oruçla geçirsin'' [1]
Ramazan ayı, Allah Teâlâ'nın müminlere büyük bir
ihsanıdır. Çünkü Ramazan ayı; Kur'an, oruç, iyilik ve güzellik ayıdır.
Tövbelerin, duaların, hayır ve hasenatın kabul olunduğu mübarek bir aydır.
Bazı âlimlere göre ise; ‘’Ramazan’’, Yüce
Allah'ın isimlerinden biridir ki, Allah'ın af ve mağfiretiyle günahların yanıp
yok olması demektir.[2]
Ramazan ayı ki; Yüce Rabbimizin bir Hadis-i Kudsi'de şöyle buyurmuştur:
إنَّ الصَّوْمَ فَإِنَّهُ لِى وَأنَا أَجْزِى بِهِ يَدَعُ شَهْوَتَهُ وَطَعَامَهُ
مِنْ أَجْلِي
"Oruç benim içindir, ben de onu (dilediğim gibi)
mükâfatlandıracağım. Kulum benim için şehvetini, yiyeceğini terk etti."[3]
Ayet-i Kerime'de Ramazan ayında indirildiği bildirilen
Kur'an-ı Kerim, son ilâhî kitaptır ve Allah'ın son kelamıdır. O, bir kanundur,
hükümleri Kıyamet'e kadar devam edecektir. Kur'an-ı Kerim insanlığı iyiye,
güzele, doğruya götürecek olan tek hayat kaynağıdır.
Yüce
Rabbimiz, Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurmuştur:
"Şüphesiz ki bu Kur'an en doğru yola iletir; iyi
davranışlarda bulunan müminlere, kendileri için büyük bir mükâfat olduğunu
müjdeler."
"Ey insanlar! Size Rabbinizden bir öğüt,
gönüllerdekine bir şifa, mü'minler için bir hidayet ve rahmet gelmiştir."
"Biz Kur'an'dan öyle bir şey indiriyoruz ki o,
mü'minler için bir şifa ve rahmettir; zalimlerin ise, yalnızca ziyanını
artırır."
Ramazan ayı ki; oruç tutan, ibadet ve taâtte bulunan,
hayır ve hasenat yapan, tevbe ve istiğfarda bulunan müminler için rahmet ve
mağfiret ayıdır.
Ramazan ayı ki; orucu, iftarı, sahuru, teravihi,
cemaatle dolan camileri, dinlenen vaazları ve okunan mukabeleleri ile kurtuluş
ayıdır.
RAMAZAN AYI ORUÇ
AYIDIR
Ramazan ayı, oruç ayıdır. Allah Teâlâ, mü'minlere bu
ayda oruç tutmayı emretmiştir, yani farz kılmıştır. Yüce Mevla'mız, Kur'an-ı
Kerim'de şöyle buyurmuştur:
بِسْمِ
اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
يَآاَيُّهَا
الَّذِينَ اَمَنُوا كُتِبَ عَلَيْكُمُ الصِّيَامُ كَمَا كُتِبَ عَلَى الَّذِينَ
مِنْ قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ
"Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş
ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki (oruç tutmak
suretiyle kötülüklerden) korunursunuz." [4]
فَمَنْ شَهِدَ مِنْكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُ
"... içinizden kim Ramazan ayına
erişirse, orucunu tutsun..." [5]
Hz. Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuşlardır:
إِذَا دَخَلَ رَمَضَانُ فُتِّحَتْ أَبْوَابُ الجَنَّةِ، وَغُلِّقَتْ أَبْوَابُ
النَّارِ، وَسُلْسِلَتِ الشَّيَاطِينُ
"Ramazan ayı girdiği zaman cennetin kapıları
açılır, cehennemin kapıları kapanır ve şeytanlar da zincire vurulur."[6]
Hz. Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) başka bir hadis-i
şeriflerinde ise Hz. Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh)'nin anlattığına göre şöyle
buyurmuşlardır:
كَانَ رَسولُ اللّهِ يُرَغِّبُهُمْ في قِيَامِ رَمَضَانَ مِنْ غَيْرِ أنْ
يَأمُرَهُمْ بِعَزِيمَةٍ فَيَقُولُ:
مَنْ قَامَ رَمَضَانَ إيمَاناً وَاحْتِسَاباً غُفِرَ لَهُ مَا تَقَدَّمَ مِنْ
ذَنْبِهِ
"Resûlullah (Aleyhissalâtu ve’sselâm) onları,
kesin bir emirde bulunmaksızın ramazan gecelerini ihyaya teşvik ederdi. (Bu
maksatla) derdi ki: "Kim ramazan gecesini, sevabına inanarak ve bunu elde
etmek niyetiyle namazla (teravih) ihya ederse geçmiş günahları affedilir."
[7]
Görülüyor ki; Cennet kapılarının açıldığı, Cehennem
kapılarının kapandığı ve şeytanların zincirlere vurulduğu bu ay mü'minler için
oruç ayıdır. Bu sebeple, Müslüman bu ayda orucunu tutacaktır. Zira oruç, sadece
aç ve susuz kalmak değil, kalbin Allah'a açılması hayata Allah'ın emrettiği
şekilde bakılmasıdır.
RAMAZAN AYI RAHMET VE
MAĞFİRET AYIDIR
Yüce Kitabımız Kur'an-ı Kerim'de ve Hz. Peygamber
Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’ in dilinde övülen Ramazan ayı;
İlâhî rahmet ve mağfiretin zirveye ulaştığı ve oluk oluk aktığı bir aydır.
Kalbimizi ve bütün organlarımızı kötülüklerden kurtarmak ve ibadetlerle Cenab-ı
Allah'ın sonsuz rahmet ve mağfiretine erişmek için, bu ay kaçınılmaz bir
fırsattır.
Hz. Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuşlardır:
مَنْ صَامَ رَمَضَانَ إِيمَاناً واحْتِساباً ، غُفِرَ لَهُ ما تَقَدَّمَ مِنْ
ذنْبِهِ
"Kim, faziletine inanarak ve karşılığını Allah'tan
bekleyerek ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır."[8]
Daha önceki peygamberlere ve ümmetlerine verilmeyen
faziletler ve güzel meziyetler Ramazan ayında bizim Peygamberimize ve biz
ümmetine verilmiştir.
Hz. Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir hadis-i
şeriflerinde ümmetine verilen beş şeyden bahsederek şöyle buyurmuştur:
" Ümmetime Ramazan ayında beş şey verilmiştir ki,
bunlar benden önceki hiç bir peygambere verilmemiştir:
1- Ramazan ayının ilk gecesi olunca Allahu Teâlâ
ümmetime (rahmet bakışıyla) bakar. Allah (Celle Celâlühü) her kime (rahmet
bakışıyla) bakarsa, ona ebedî olarak azap etmez.
2- Akşamladıklarında ağızlarının kokusu Allah katında
misk kokusundan daha güzel olur.
3- Melekler her gün ve gece onlara istiğfar ederler,
Allah'tan bağışlanmalarını dilerler.
4- Allahu Teâlâ cennetine emredip: "Kullarım için
hazırlanıp süslen. Onların dünya meşakkatlerinden kurtulup, benim yurduma ve
ihsanıma istirahat için gelmeleri yaklaştı." buyurur.
5- Gecenin sonu olunca, Allah (Celle Celâlühü) hepsini
bağışlar. Orada bulunanlardan biri:
"- O gece Kadir gecesi midir?" deyince:
Hayır, çalışanları görmüyor musun? Onlar çalışıp
işlerini bitirince kendilerine ücretleri tam olarak ödenir."[9] Buyurdu.
Ramazan ayına kavuşup da, o ayı Allah'ın razı olacağı
şekilde geçirenleri Rabbimiz af ve mağfiret edecektir. O halde; evveli rahmet,
ortası mağfiret ve sonu da cehennem ateşinden kurtuluşa vesile olan Ramazan
ayını en iyi bir şekilde değerlendirmeye çalışmalıyız.
ORUÇ CENNETE GÖTÜRÜR
Cennet kapılarının açılıp, cehennem kapılarının
kapandığı ve şeytanların zincirlere vurulduğu Ramazan ayında, ihlas ve
samimiyetle oruç tutan mü'minlerin varacağı yer Cennet'tir. Hz. Peygamber
Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle müjdelemiştir:
إنَّ فِي الجَنَّةَ بَاباً يُقَالُ لهُ الرَّيَّانُ َ يَدخُلُهُ الصَّائِمُونَ
، فَإِذَا دَخَلُوا أُغْلِقَ فَ يَدْخُلُ مِنْهُ أَحَدٌ
"Cennette Reyyân denilen bir kapı vardır. Oradan
sadece oruçlular girer. Oruçlular girdiler mi artık kapanır, kimse oradan
giremez." [10]
Ashab-ı Kiram'dan Ebû Ümame (r.a.):
قُلْتُ يَا رَسُولُ اللّهِ: مُرْنِي بِأَمْرِ يَنْفَعُنِي اللّهُ تَعَالَى
بِهِ، فَقَالَ : عَلَيْكَ بِالصَّوْمِ فَإِنَّهُ عَدْلَ لهُ
" Ey Allah'ın Resûlü dedim, bana öyle bir amel emret ki
(yaptığım takdirde) Allah beni mükâfatlandırsın."
"Sana dedi, orucu tavsiye ederim, zira onun bir eşi yoktur." [11]
Görüldüğü gibi; oruç, mü'minleri cennete götürecek bir
ibadettir. Öyleyse, oruçlarımızı her türlü noksanlıktan uzak olarak, tam bir
samimiyetle tutalım ve bu büyük müjdelere nail olmaya çalışalım!..
ORUÇ CEHENNEMDEN KORUR
Allah
Teâlâ'nın rızası gözetilerek, ihlas ve samimiyetle tutulan oruç, sahibini
Cehennem ateşinden korur.
Hz. Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuşlardır:
وَالصَّوْمُ جُنَّةٌ
" Oruç sağlam bir kalkandır."[12]
Hz. Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuşlardır:
مَنْ صَامَ يَوماً فِي سَبِيلِ اللّهِ تَعَالَى جَعَلَ اللّهُ بَيْنَهُ
وَبَيْنَ النّارِ خَنْدَقاً كَمَا بَيْنَ السَّمَاءِ وَا'رْضِ
"Kim Allah Teâlâ yolunda bir gün oruç tutsa,
Allah onunla ateş arasına, genişliği sema ile arz arasını tutan bir hendek
kılar."[13]
Allah Teâlâ, oruçlu Müslüman'ın duasını
kabul eder.
Bu bakımdan, Müslüman oruçlu olduğu zaman Allah'tan
dünya ve ahiret saadeti istemeli; yeryüzündeki bütün müminler için, bilhassa
sıkıntı ve çile içerisinde olan kardeşlerimiz için dua etmelidir.
Hz. Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuşlardır:
إنَّ اللّهِ عِنْدَ كُلِّ فِطْرٍ عُتَقَاءَ. وَ ذلِكَ فِي كُلِّ لَيْلَةٍ.فِي
الزوائد
"Her iftar vaktinde Allah tarafından
(cehennemden) âzâd edilen kimseler bulunur. Bu, (Ramazanın) her gecesinde
olur."[14]
"Oruçlunun iftar vaktinde yaptığı dua katiyen
reddolunmaz."
Büyük ecir ve sevaplarla dolu olan
ramazan ayına girerken, bu ayı ihya etmek için manen hazırlıklı olmak lazımdır. Kendimizi
bu ayın sevap ve mükafatına hazırlıklı ve lâyık bir hale getirmeye
çalışmalıyız. Bunun için:
Ramazan ayına girerken maddî ve manevî
kirlerden temizlenmeli, işlediğimiz günahları terk ederek Cenab-ı Hakk'a tövbe
ve istiğfar etmeliyiz. Mesela; beş vakit namazı düzenli olarak kılmıyorsak,
bir daha terk etmemek üzere devamlı kılmalıyız.
Başkalarına haksızlık etmişsek, onlardan
helâllik dilemeliyiz. Kul hakkıyla Allah'ın huzuruna çıkmak büyük bir
tehlikedir. Haksızlık ve kötülük yapanların mutlaka tevbe ederek, helâllik alması
gerekir. Yoksa Allah'a yaklaşamaz ve onun rızasına eremezler.
Ramazan ayına girerken; Dinimiz İslâm'ın
haram kıldığı kin, hased, dedikodu, yalan, bühtan, iftira, gıybet, nefret gibi
kötü huylardan vazgeçmeliyiz. Dünya ve
ahiretimiz için faydası olmayan her türlü davranışlardan uzak olmalıyız.
Ramazan ayına girerken, kalbimizi
Allah'a tam teslim etmeliyiz. Niyetlerimizi düzeltmeliyiz. Kıyamet
Günü'nde, insanlar niyetleri üzerine haşrolunurlar, Allah'ın huzuruna
niyetlerine göre çıkarılırlar. Çünkü ameller niyetlere göredir.
Ramazan ayının gündüzlerini oruçla,
gecelerini de namaz, zikir, dua, tevbe ve istiğfarla geçirmeliyiz. Gecenin bir kısmında uyumalı, bir kısmında da ibadet
etmeliyiz. Ayrıca, Kur'an-ı Kerim'i çok okumalıyız. Okuduklarımızı
anlamaya çalışmalıyız. Anladıklarımızı da hayatımızda yaşamaya gayret
göstermeliyiz.
Hz. Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuşlardır:
"Ey insanlar! Selamlaşınız, yemek yediriniz.
İnsanlar uykuda iken geceleyin namaz kılınız. Selametle cennete
girersiniz."
"Ramazandan sonra tutulan oruçların en
faziletlisi, Allah'a izafe edilen Muharrem ayında tutulan oruçtur. Farz
namazlarından sonra en faziletli namaz da gece namazıdır."
Gecenin evvelinde uyuyup, ahirinde ise kalkıp namaz
kılan Hz.
Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuşlardır:
"Gece de duanın kabul olacağı bir saat vardır ki;
herhangi bir Müslüman ona rastlar da dünya ve ahirete dair Allah'tan hayır
dilerse, muhakkak Allah dileğini yerine getirir. Bu hal, her gecede
vardır."
Ramazan ayında, kimsesizlere, fakirlere,
yoksullara, komşulara, hayır kurumlarına yardımda bulunmak; onlara şefkat ve
merhamet göstermek, her zaman olduğu gibi imanımızın gereğidir. Hz. Peygamber
Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), her zaman muhtaçları
gözetir, kimseyi eli boş çevirmezdi. Hz. Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
şöyle buyurmuşlardır:
"Fukarayı arayınız, görüp gözetiniz. Siz ancak
fakirleriniz sayesinde yardım görür ve rızıklanırsınız."
"Bir adamın hayra sarf ettiği paranın en
değerlisi; çoluk çocuğuna infak ettiği para ile, Allah yolunda kullanacağı atı
(biniti) için verdiği ve bir de Allah rızası için mücahid arkadaşlarına sarf ettiği
paradır."
"Emri altındakilerin nafakasını kısmak, bir
kimseye günah olarak yeter."
Oruçlu insan, her müslümanda olması
gereken şu özelliklere sahip olmalıdır :
1) Oruç tutan bir Müslüman yalan, hile, kötü söz ve kötü
davranışlardan uzaklaşacaktır. Orucunu bütün varlığı ile ve yalnız
Allah rızası için tutacaktır. Yalan, hile, kötü söz ve davranışlar; orucun
ruhunu kaybettirdiği gibi, yaratılmışların en üstünü olan insanı, insanlık
şerefi ve sıfatından da uzaklaştırır. Gerçek oruç, sahibini kötü fiil ve
davranışlardan koruyan oruçtur. Yoksa oruç sadece yemeyi ve içmeyi terketmek
değildir. Müslümanın görevi, oruç ibadetini kötülüklere karşı bir kalkan olacak
şekilde yerine getirmektir. Müslüman; elini, ayağını, gözünü, kulağını dilini,
kalbini ve gönlünü haram olan fiil ve davranışlardan korumalıdır.
Hz. Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuşlardır:
فَإِذَا كَانَ يَوْمُ صَوْمِ أَحَدِكُمْ
فَ يَرفُثْ ، وَ يَصْخَبْ، فَإِنْ شَاتَمَهُ أَحَدٌ، أَوْ قَاتَلَهُ فَلْيَقُلْ
إِنِّي صَائِمٌ
"Biriniz bir gün oruç tutacak olursa kötü söz
sarf etmesin, bağırıp çağırmasın. Birisi kendisine yakışıksız laf edecek veya
kavga edecek olursa "ben oruçluyum!" desin (ve ona bulaşmasın)."[15]
"Kim kötü söz ve davranışları bırakmazsa, Allah'ın onun yemesini ve
içmesini terk etmesine ihtiyacı yoktur."
"Nice oruçlu vardır ki; orucun ona açlıktan başka faydası
yoktur..."
O halde, Müslüman orucunu bütün varlığı ile tutacak, İslâmiyet'e uygun
olmayan her çeşit davranışlardan uzak olacaktır.
2) Oruçlu Müslüman, başına gelen belâ ve musîbetlere karşı sabredecektir.
Sabır, kurtuluşun kaynağıdır. Sabır; felaketleri önler. Sabır, başarının sırrıdır.
İlimde, ticarette, savaşta, ibadette sabır, sahibini zafere götürür.
Hz. Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuşlardır:
"Oruç,
sabrın yarısıdır." buyurmuşlardır.
3) Oruçlu Müslüman, başkalarına karşı şefkat ve merhamet
sahibi olacaktır. Oruç tutmak suretiyle açlık ve susuzluk ızdırabını
tadan kimse; aç ve susuz kalanların hallerini düşünmeli, onlara şefkat ve
merhamet elini uzatmalıdır.
ORUCUN HİKMET VE
FAYDALARI
Orucun dinî, ahlâkî, ruhî, sosyal, ekonomik ve
pedagojik (eğitim) pek çok hikmetleri ve faydaları vardır. Ancak, ibadetler
Allah'ın emri olduğu için ve yalnız Allah rızası için yapılır. Orucun hikmet ve
faydalarından bazılarını şöyle özetlemek mümkündür:
1) Oruç, Allah'a itaat ve ibadetin alâmetidir: Oruç tutan
bir Müslüman, öncelikle Allah'a itaat ve ibadet etmiş olur. Böylece
"Takva" sırrına erer. Allah'a teslim olma, Allah'a sığınma ve yalnız
Allah'a güvenme; kısaca Allah'a kul olma hazzını tadar. Allah'ın nimetlerine
şükretmiş olur. Sınırsız sevaba ulaşır. Bunun içindir ki; oruçla ilgili ayet-i
kerimelerin sonunda: "Umulur ki, takvaya ulaşırsınız (korunursunuz);
umulur ki, şükredersiniz" buyrulmuştur.
2) Oruç, bedenlerin zekatıdır: Zekatın malı temizlediği gibi, oruç
da vücutları temizler. Hadis-i şerifde: "Her şeyin bir zekatı vardır.
Bedenin zekatı da oruçtur." buyrulmuştur.
3) Oruç bedenlerin sıhhat kaynağıdır: Çalışan her varlığın dinlenmeye
ihtiyacı olduğu gibi, midenin ve diğer iç organların da dinlenmeye ihtiyacı
vardır. Oruç, bu dinlenmeyi sağlamak suretiyle vücut organlarına sıhhat
kazandırır. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuşlardır: "Oruç tutunuz
ki sıhhat bulasınız."
4) Oruç nefsi terbiye ederek ahlâkı güzelleştirir: Oruç,
nefsanî, şehevî ve şeytanî arzuları kırarak kötülüklere engel olur.
Kötülüklerden uzak kalan bir kimsenin de ahlâkı güzelleşmiş olur. Bunun içindir
ki, Allah Rasulü (s.a.s.) Efendimiz; "Evlenmeye gücü yetmeyen gençlere
oruç tutmayı tavsiye etmiştir."
5) Oruç, sabır alışkanlığı kazandırır: Oruç, ruhlara sabır alışkanlığı
kazandırır. Allah sabredenlerle beraberdir ve sabredenleri sever.
6) Oruç, şefkat ve merhamet duygularını geliştirir: Oruç tutan
bir Müslüman, açlık ve susuzluğun acısını nefsinde tadarak; fakir ve
yoksulların halini daha iyi anlamış olur. Böylece fakir ve yoksullara acır ve
onlara yardım elini uzatır.
7) Oruç, dünya ve ahiret saadetine ulaştırır: Oruç,
müminlere Allah'ın rahmet ve mağfiretini kazandırır. Böylece onların dünya ve
ahirette saadete erişmelerine vesile olur. Çünkü oruç, bir sabır ve kulluk
imtihanıdır. Bu imtihanı başarıyla vererek hakikî anlamda oruç tutabilenler,
Allah Teala'nın sevgi ve rızasına ulaşırlar. Cennet'e girmeye de hak kazanmış
olurlar. Ne mutlu bu gerçeği kavrayabilenlere!..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)