Prof. Dr. İlber Ortaylı
Sultan Abdülmecid'in adı, hazzetmediğim birtakım tertip teorilerine
karıştı. Onun döneminin sadece bu seminer ile değil, pek çok araştırma ile
incelenmesi gerek.
Bu hafta Dolmabahçe Sarayı'nda Sultan Abdülmecid Han için bir bilimsel
sempozyum toplandı. Basında bir kıyamet koptu, "17 Kasım'ın Sultan
Abdülmecid Han'ın ne doğumu, ne ölümü, ne de tahta çıkış tarihi ile bir ilgisi
yoktur" diyerek. Doğrudur; Tanzimat Fermanı 3 Kasım 1839'da okundu.
Belirtildiği gibi bu 17 Kasım günü 1922 yılında son padişah VI. Mehmed
Vahideddin'in İstanbul'u Britanya'nın Malaya zırhlısıyla ebediyen terki
tarihidir. "Bu tarih mi anılıyor?" demeye geldi. Bu tip tertip
teorilerinden hazzedenlerden değilim. Kaldı ki bu sempozyumun planını tertipleyen
arkadaşların günlük tarihler konusunda bu kadar hassas ve işbilir olduğunu da
hiç zannetmiyorum.
İktidarı
bürokratlara teslim etti
Sultan Abdülmecid Han çok genç
yaşta tahta çıktı. Babası II. Mahmud'un kadınefendilerinden Bezmialem Valide
Sultan'ın oğludur. Kendisinden sonra 1861'de tahta çıkan kardeşi Sultan
Abdülaziz Han da diğer kadınefendi Pertevniyal Valide Sultan'dan doğmadır.
Osmanlı saltanatı sonuna kadar Sultan Abdülmecid Han'ın oğullarıyla devam etti.
Ancak son halife Abdülmecid Efendi ve Sultan Mehmed Reşad zamanındaki veliaht-ı
saltanat Yusuf İzzettin Efendi, Abdülaziz Han'ın çocuklarıdır. Osmanlı
tarihinde nadir olarak son padişah ile son halifenin çocukları evlendi ve üç
prenses torun Neslişah, Hanzade ve Necla sultanlar iki kolun ortak torunudurlar.
Sultan Abdülmecid Han'ın mutedil, kanuni idareye saygılı ve Türkiye
idaresini kanun devleti esaslarına bağlamaya niyetli bir kişiliği vardır. Bu
nedenle de iktidarını tereddüt etmeden daha başından Mustafa Reşit Paşa'nın
başı çektiği Tanzimat bürokratlarına teslim etmiştir ki, tahta çıktığında 3
Kasım tarihinde ilan ettiği Gülhane Hatt-ı Humayunu (veya Tanzimat Fermanı)
kanuni, eşitlikçi, her dinden tebaanın hukukunu gözeten yeni dönemin
başlangıcıdır. Başka türlü hareket etmek galiba mümkün değildi.
Deniz
ulaşımını geliştirdi
Gerçi Avrupa, Fransız İhtilali'ne tepki olarak 1815 Viyana Kongresi'nden
sonra muhafazakar ve otoriter devlet sistemine dönmüştü. Ama bu otorite kanun
devleti esasları dahilinde devam ettiriliyordu. Üstelik de her yerde eğitim, sanayileşme,
tarımsal modernleşme alanındaki reformlar geniş ölçüde halkın katılım ve
desteğini gerektirmekteydi. Prens Metternich'in başbakan olarak yönettiği
Avusturya imparatorluğu buna bir örnekti. Bankacılık, demiryolculuk ve eğitim
gelişiyordu. Macaristan tarımının ıslahı için Metternich hem şahsi hem de
siyasi rakibi olan Kont Istvan Sechenyi ile işbirliği yapmakta dahi tereddüt
etmemiştir. Britanya İmparatorluğu'nun toplumsal çehresini bu dönemde
muhafazakârların lideri ve Türk dostu akıllı başbakan Benjamin Disraeli
reformlarla değiştiriyordu. Hepsi de Tanzimat'ın Osmanlı devlet adamlarıyla
yakın ilişkideydiler ve devlet kadrolarımızı hayranlık derecesinde takdir
ediyorlardı.
Türkiye Sultan Abdülmecid Han'ın devrinde demiryolunu tanıdı. Bazı
karayollarını ve posta sistemini ıslah etti. Deniz ulaşımını geliştirmeye
başladı. Telgraf sistemini etkinlikle yaydı. İlkokul düzeyinden başlayarak
eğitimi yeniden teşkilatlandırdı. Mühendislik, tıp ve askeri alanda Avrupa
devletlerinde dahi henüz kurulan kurmay subay eğitimini bu dönemde kurup
başarılarla devam ettirdi.
Tercüme
faaliyeti arttı
İktisadi problemleri bastırmasına rağmen imparatorluğun yüzü
değişiyordu. Galip çıktığımız Kırım Savaşı olmasa daha birçok alanda etkili
reformlar gerçekleştirilebilirdi. Sultan Abdülmecid Han despot bir hükümdar
değildi. Tam ayrıntılarını bilmesek de, Kuleli vakasında askeri bir ayaklanma
teşebbüsü söz konusuydu; burada bile kimseye ağır cezalar verilmemiştir.
Döneminde siyasi idam cezası uygulamayan tek hükümdar Sultan Abdülmecid'dir.
Hiç şüphe yok ki başarılı bazı kamu teşebbüsleri yanında iktisadi başarısızlıklar,
yeni devrin getirdiği ve özellikle Mısır aristokrasisinin taklidi ile gelişen
israf da bu dönemi gölgeler. Türk musikisinin en önemli örnekleri bu döneme
aittir. Musiki ve resimde batılılaşma da Sultan Abdülmecid devrinde
başlamıştır. Ve Türkiye'nin batı edebiyatına düşkünlük ve tercüme faaliyeti
kadar asıl doğu edebiyatını araştırması ve tetkikler yapması da Sultan
Abdülmecid devrinde yoğunlaşmıştır. Bu dönemi sadece bu haftaki Abdülmecid Han
semineri ile değil daha bunun gibi nice seminer araştırmalarla ortaya koymamız
kaçınılmazdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder