Veysel Karânî (Radıyallahu Anhü) Hazretlerinin
çok kuvvetli bir duâsıdır.
Bu münâcât, Risâle-i Nûr’un
önemle işlediği “acz, fakr, şefkat ve tefekkür”
mesleğine uygun duâ cümlelerinden meydana geliyor. Üstad Bedîüzzaman Saîd Nursî
(r.a) dâimî bir vird olarak kabul etmiş, kendisi dâimâ okumuş ve talebelerine
de tavsiye etmiştir.
Yâ Rab!
Nasıl büyük bir sarayın kapısını
çalan bir adam, açılmadığı vakit, o sarayın kapısını, diğer makbul bir zâtın
sarayca me’nûs sadâsıyla çalar- tâ ona açılsın; öyle de, bîçare ben dahi Senin
dergâh-ı rahmetini, mahbub abdin olan Üveysü’l-Karânî’nin nidâsıyla ve
münâcâtıyla şöyle çalıyorum. O dergâhını ona açtığın gibi, rahmetinle bana da
aç. Ekûlü kemâ kàle:
1 Allah’ım!
Sen benim Rabbimsin, ben ise Senin bir kulunum.
Sen herşeyi yaratan Hàlık’sın,
ben ise Senin bir mahlûkunum.
Sen rızık veren Rezzâk’sın, ben
ise Senin rızkınla beslenen bir merzûkunum.
Sen mülk sâhibi Mâlik’sin, ben
ise Senin kölen olan memlüküm.
Sen gerçek izzet sahibi olan
Azîz’sin, ben ise âciz ve zelilim. •
Sen hazîneleri bitmeyen zenginlik
sahibi Ganî’sin, ben ise Senin ihsanına muhtaç fakr-ı mutlak içinde bir
fakirim.
Sen gerçek hayat sahibi Hayy’sın;
ben ise, Senin hayat verişin olmasa, bir ölüyüm.
Sen varlığı ebedî olan Bâkî’sin,
ben ise gelip geçici bir fânîyim.
Sen sonsuz izzet ve şeref sahibi
Kerîm’sin, ben ise zillet ve kötülükler içinde bocalayan bir leîmim.
Sen sonsuz ihsan sahibi
Muhsin’sin, ben ise günah ve kötülük işleyen bir âsiyim.
Sen günahları bol bol bağışlayan
Gafûr’sun, ben ise bir günahkârım.
Sen sonsuz azamet ve büyüklük
sahibi Azîm’sin, ben ise küçük ve değersiz bir hakîrim.
Sen gerçek kudret ve kuvvet
sahibi Kavî’sin, ben ise sınırsız acz içinde bir zaifim.
Sen bağış ve ihsanı veren
Mu’tîsin, ben ise lûtuf ve ikramına muhtaç bir dilenciyim.
Sen her türlü zarar ve korkudan
uzak Emîn’sin, ben ise maddî ve mânevî korkular içinde biriyim.
Sen cömertlik sahibi Cevâd’sın,
ben ise Senin cömertliğine muhtaç bir miskinim.
Sen kullarının duâlarına cevap
veren Mucîb’sin, ben ise ise Sana yalvaran duâcıyım.
Sen şifâ veren Şâfî’sin, ben ise
türlü türlü dertlere mübtelâ bir hastayım.
Öyleyse ise Sen benim günahlarımı
affet, hatâlarımı bağışla, hastalıklarıma şifâ ver,
ey bütün kemâl sıfatlarla
muttasıf olan Allah,
ey her şeye bedel,her şeye yeten
Kâfi,
ey mahlûkatını besleyip büyüten
ve mânilerini def’ eden Rab,
ey va’dini mutlaka yerine getiren
Vâfi,
ey kullarına pek şefkatli olan
Rahîm,
ey maddî ve mânevî hastalıklara
şifa veren Şâfî,
ey ikram ve ihsânı bol olan
Kerîm,
ey belâ ve musîbetleri def’ edip
âfiyet veren Muâfi!
Benim bütün günahlarımı bağışla,
her türlü hastalığa karşı bana
âfiyet ver,
beni ebediyen rızâna mazhar eyle.
Bunu rahmetinle ihsân eyle ey
Erhame’r-Râhimîn.
2
Onların duâları, "âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun" sözleriyle
sona erer. (Yûnus Sûresi: 10.Ayet)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder