بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
اَلْحَمْدُ ِللهِ رَبِّ العَالَمِينَ وَ
الصَّلاَةُ وَ السَّلاَمُ عَلَى رَسُولِنَا مُحَمَّدٍ
وَ ﺁلِهِ وَ صَحْبِهِ اَجْمَعِينْ
Bir işe başlarız;
üstesinden gelemeyeceğimizi anlayınca; paniğe kapılırız; işte o zaman, “bana yardım et” diyeceğimiz
birini ararız. Bulunca da ona güvenip dayanırız. Yani onu kendimize vekil
ediniriz.
el-Vekîl,
Yüce Rabbimizin güzel isimlerindendir: Esmâ-i Hüsnâ’dandır. Kendisine güvenilip
dayanılan demektir. Kullarının rızkına kefîl olan demektir. Vekîl’e güvenene mütevekkil denir.
Mütevekkil de Peygamber
Efendimizin isimlerinden biridir. Allah Teâlâ ona:
“Ben sana Mütevekkil
adını verdim” buyurmuştur.
(Buhârî,
Büyû‘ 50, Tefsîr 48/3)
Ona neden Mütevekkil
demiştir?
Sadece Allah’a güvenip
dayandığı için… Aza kanaat ettiği için… Sıkıntılara sabrettiği için… Zaten mü’minler de yalnız Rablerine dayanıp
güvenirler. Ölümsüz ve daima diri olan Allah’a sığınırlar. Çünkü O, kendisine
güvenen herkese tek başına yeter. Allahu Teâla Yüce Kitabı Kur'an-ı Kerîm'de şöyle buyurmaktadır:
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذ۪ينَ اِذَا ذُكِرَ اللّٰهُ وَجِلَتْ قُلُوبُهُمْ
وَاِذَا تُلِيَتْ عَلَيْهِمْ اٰيَاتُهُ زَادَتْهُمْ ا۪يمَاناً وَعَلٰى رَبِّهِمْ
يَتَوَكَّلُونَۚ
"Mü'minler ancak o
kimselerdir ki; Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir. Onun âyetleri
kendilerine okunduğu zaman (bu) onların imanlarını artırır. Onlar sadece
Rablerine tevekkül ederler."
(Enfâl Sûresi; 2.Ayet-i Kerîmesi)
وَتَوَكَّلْ عَلَى الْحَيِّ الَّذ۪ي لَا يَمُوتُ وَسَبِّـحْ بِحَمْدِه۪ۜ
وَكَفٰى بِه۪ بِذُنُوبِ عِبَادِه۪ خَب۪يراًۚۛ
"Sen, o ölümsüz ve
daima diri olana (Allah'a) tevekkül et. O'nu her türlü övgüyle yücelterek
tesbih et. Kullarının günahlarından hakkıyla haberdar olarak O
yeter!"
(Furkân
Sûresi; 58.Ayet-i Kerîmesi)
وَيَرْزُقْهُ مِنْ حَيْثُ لَا يَحْتَسِبُۜ وَمَنْ يَتَوَكَّلْ عَلَى
اللّٰهِ فَهُوَ حَسْبُهُۜ
اِنَّ اللّٰهَ بَالِغُ اَمْرِه۪ۜ قَدْ جَعَلَ اللّٰهُ لِكُلِّ شَيْءٍ قَدْراً
"Onu beklemediği
yerden rızıklandırır. Kim Allah'a tevekkül ederse, O kendisine yeter. Şüphesiz
Allah emrini yerine getirendir. Allah her şeye bir ölçü koymuştur."
(Talâk Sûresi;
3.Ayet-i Kerîmesi)
Uygulamalı
Tevekkül Dersi
Sevgili Efendimiz her
şeyi olduğu gibi bize tevekkülü de öğretti. Onun hicreti, bir tevekkül
dersidir. Hicret ettiğini kâfirler görmesin diye, yola gündüz değil, gece
çıktı. Medine’ye gidecekti. Ama o, Medine tarafına değil, tam aksi yöndeki Sevr
dağına gitti. Oradaki bir mağarada üç gün saklandı. Buna rağmen kâfirler
onların izini buldular; mağaranın önüne gelip dayandılar. Acaba tedbir bir
fayda vermemiş miydi? Yol arkadaşı çok endişeliydi. “Biri ayağının dibine
baksa, bizi görecek” dedi. Fakat Rasûlullah’ın kalbi çok rahattı. Çünkü o
tedbirini almış, gerisini Allah’a bırakmıştı. Yol arkadaşına:
“Ebû Bekir!” dedi.
“Üçüncüleri Allah olan iki kişiyi sen ne zannediyorsun?”
Kâfirler onları
görememişti. Daha doğrusu Cenâb-ı Mevlâ onları kâfirlere göstermemişti. Demek ki
aldıkları tedbir ve ettikleri tevekkül güzel sonuç vermişti.
(Müslim, Fezâilü’s-sahâbe 1)
Vekîl’e
Tevekkül
Sevgili Efendimizin
Allah’a tevekkülündeki derinlik, dualarında daha iyi görülür. Onun şu
duasındaki engin tevekkülü ve derin teslimiyeti sezmeye çalışalım:
“Allahım! Sana teslim
oldum, Sana inandım, Sana güvendim. Yüzümü, gönlümü Sana çevirdim, Senin
yardımınla düşmanlara karşı mücadele ettim. Kitabın ile hükmettim. Şimdiye
kadar yaptığım, bundan sonra yapacağım, gizlediğim, açığa vurduğum ve Senin
benden daha iyi bildiğin günahlarımı affeyle! Öne geçiren de Sen, geride
bırakan da Sensin. Senden başka ilâh yoktur.”
(Buhârî,
Teheccüd; Müslim, Müsâfirîn 199)
Yatağa yatarken okuduğu dualar da
onun tevekkül ve teslimiyetini ayan beyan gösterir:
“Allahım! Kendimi Sana
teslim ettim. Yüzümü Sana çevirdim. İşimi Sana ısmarladım. Sırtımı Sana
dayadım. Ümit bağladığım Sen, korktuğum yine Sensin. Senden kaçıp sığınacak ve
Senin elinden kurtulacak bir yer varsa yine Sensin. İndirdiğin kitabına,
gönderdiğin Peygamberine iman ettim.”
(Buhârî,
Daavât 6; Müslim, Zikr 56)
Dünya Bir
Araya Gelse
Peygamber Efendimizin İbni Abbâs’a
öğrettiği bir hayat görüşü, bir tevekkül anlayışı var. Gerçek tevekküle
ulaşabilmek için bu anlayışa sahip olmak gerekir.
عن أبي العَبَّاس عَبْدِ اللهِ بنِ
عَبْاسٍ رَضي اللهُ عنهما قال: كُنْتُ خَلْفَ النَّبِيِّ صلى الله عليه وسلم
يًوْماً، فقال: " يا غُلامُ، إنِّي أُعَلِّمُكَ كلِماتٍ: احْفَظِ اللهَ
يَحْفَك، احْفَظِ اللهَ تَجِدْهُ تُجاهَك، إذا سأَلْتَ فاسْأَلِ اللهَ، وإذا
اسْتَعنْتَ فاسْتَعِنْ باللهِ، واعْلَمْ أنَّ الأُمَّة لَو اجْتَمَعَتْ على أَنْ
يَنْفَعُـوكَ بِشَيءٍ لَمْ يَنْفَعُوكَ إلا بِشَيْءٍ قدْ كَتَبَهُ اللهُ لَكَ، وإن
اجْتَمَعُوا على أن يَضُرَّوكَ بِشيءٍ لَمْ يَضُروكَ إلا بِشَيء قد كَتَبهُ اللهُ
عَلَيْكَ، رُفِعَتِ الأقْلامُ وَجَفَّتِ الصُّحُفُ".
رواه الترمذي وقال:حديث حسن صحيحٌ .
Rasûlullah
sallallâhu aleyhi ve sellem sevgili yeğenine şöyle buyuruyor:
“Yavrucuğum! Bir şey
isteyeceksen Allah’tan iste. Yardım dileyeceksen, Allah’tan dile! Bütün bir
ümmet toplanıp sana fayda temin etmeye çalışsa, ancak Allah’ın senin için
takdir ettiği faydayı temin edebilir. Ve bütün ümmet sana zarar vermeye kalksa,
ancak Allah’ın senin hakkında takdir ettiği zararı verebilir. Çünkü artık
kaderi yazan kalem yazmaz olmuş, yazdığı yazılar değişmeyecek şekilde
kesinleşmiştir.” (Tirmizî,
Kıyâmet 59)
Kuşlar
Gibi
Peygamber Efendimiz tıpkı kuşlar
gibi Allah’a güvenip dayanmamızı tavsiye ediyor.
Onların her Allah’ın günü, tam bir teslimiyet içinde yuvalarından ayrıldığını,
rızıklarını bulamama korkusuna kapılmadığını, günün sonunda, karınlarını
doyurmuş olarak yuvalarına döndüğünü hatırlatıyor. Biz de Mevlâmıza tevekkül
etmeye daha evimizden çıkarken başlamalıyız ve Sevgili Efendimiz gibi:
“Bismillâh,
tevekkeltü alellâh, lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh” demeliyiz.
(Ebû
Dâvûd, Edeb 103; Tirmizî, Daavât 34)
Bu duanın mânası da pek
güzeldir:
“Allah’ın adıyla
evimden çıkıyorum. Allah’a dayanıp tevekkül ettim. Günahtan kaçacak güç, ibâdet
edecek kuvvet ancak Allah’ın yardımıyla kazanılabilir.”
Allah
Bana Yeter
Hz. İbrâhim’i ateşe
attıkları zaman, duaların en güzeliyle Rabbine tevekkül etmiş, “Hasbünâllah ve ni’me’l-vekîl” demişti. “Allah bana yeter; O, ne güzel
vekildir.”
Aynı duayı Peygamber
Efendimiz de yaptı. Uhud yenilgisinden sonraydı. “Düşman tekrar saldırmaya
hazırlanıyor” dediklerinde, “Hasbünallah ve
ni’me’l-vekîl” buyurdu. (Buhârî,
Tefsir 3/13)
Sevgili Efendimiz, çok
korkup üzüldüğümüz zaman da böyle dememizi bize öğretti. Bir gün ashâbıyla
sohbet ediyordu:
Onlara kıyametin pek
yakın olduğunu hatırlattı. Aklı başında olan bir kimsenin, bu durumda gamsız,
kedersiz olamayacağını söyledi ve şöyle buyurdu:
“Sûr’u üfleyecek melek,
ona ağzını dayamış, kendisine ‘üfle!’ diye emredilmesini beklerken ben nasıl
sevinebilirim?” Ashâb-ı kirâm buna pek üzüldü. İşte o zaman onlara “Hasbünâllah ve ni’me’l-vekîl, tevekkelnâ âlellâhi Rabbinâ:
“Allah bize yeter; O,
ne güzel vekildir; Rabbimiz olan Allah’a tevekkül ettik” demelerini
tavsiye etti.
(Tirmizî, Kıyamet 8; Tefsîr 39/7)
Bu güzel duayı biz de
dilimizden düşürmemeliyiz.
Yazar : Prof. Dr. Mehmet Yaşar KANDEMİR
Kaynak : www.siyerinebi.com