İSLÂM FIKHI EL-HİDAYE
TERCÜMESİ
(Şeyhü’l İslâm
Burhanüddin Ebu’l Hasan Ali b.Ebû Bekir Merginâni)
NAMAZ BAHSİ - EZAN BABI - Namazdaki Okuyuş Hakkında Bir Fasıl
(Namazda imam olan kimse, sabah namazında
ve akşam ile yatsı namazlarının ilk iki rekâtlarında sesli, son rekâtlarında
gizli okur.) Peygamber Efendimizin (Sallallahü Aleyhi
ve Sellem) zamanlarından beri böylece süre gelmiştir.
(Tek başına namaz kılan kimse, isterse
kendisi işitecek kadar sesli, isterse gizil okur.) Tek başına namaz kılan kimsenin sesli okuması, kendi şahsına imamlık
yaptığı içindir. Gizli okuması da, arkasında kendisini dinleyen kimse
bulunmadığı içindir. Bununla beraber -cemaatle kılmış gibi olsun diye- sesli
okuması daha iyidir.
(İmam, öğle ile ikindi namazlarında -Arafat
dağında dahi olsa- gizli okur.) Zira Peygamber Efendimiz (Aleyhi'ssalâtü ve'sselâm) :«Gündüz namazı
dilsizdir, yani işitilecek bir okuyuşu yoktur» ([1][74])
buyurmuştur. Arafat dağında kılınan gündüz namazlarında imam Malik: «Sesli okunur» demiş ise
de, yukarıda geçen hadis onun görüşüne karşı bir delildir. (Cuma ve Bayram namazlarında sesli okunur.) Zira cuma ve bayram
namazlarında sesli okunduğuna dair rivayetler meşhurdur. Gündüzün sünnet
namazlarında gizli okunur. Gece sünnetlerinde ise -tek başına kılman gecenin
farz namazlarına kıyasen- kişi muhayyerdir.
(Yatsı namazının farzını kaçırıp da, gün
doğduktan sonra ve imam olarak kaza eden kimse, sesli okur.) Nasıl ki, bir yolculukta uykuda
kalarak sabah namazını kaçıran Peygamber Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve
Sellem) de gün doğduktan sonra kıldırırken sesli okumuştu. ([2][75])
(Tek başına kaza eden kimse ise - sahih
olan kavle göre - sesli okuyamaz.) Zira sesli okumak, namazın ya cemaatla,
ya da geceleyin kılındığı zamana mahsustur. Birincisinde imamın sesli okuması vacibdir. İkincisinde
de, tek başına kılan kimse muhayyer olup gizli de, sesli de okuyabilir.
Burada ise her iki durum da yoktur. (Yatsı
namazının ilk iki rekâtında zammı sûre okuyup da Fatihayı okumayan kimse, son
iki rekâtta fatihayı kaza etmez. Fatiha'yı okuyup da zammi sûre okumayan kimse
ise son iki rekâtta fatihayla beraber zammi sûreyi de okur ve aynı zamanda
sesli olarak okur.) İmam Ebû Hanife
ile İmam Muhammed ' e göre böyledir. İmam Ebû Yûsuf ise: «Son iki rekâtta ne Fatiha'yı, ne de zammi
sûreyi kaza etmez. Çünkü vacip olan bir şey yapılması vacip olduğu vakitte
yapılmadığı takdirde, kaza edilmesini gerektiren bir delil bulunmadıkça kaza
edilmez- demiştir. İmam Ebü Hanife ile
İmam Muhammed: Fatihanın okunması, Fatihadan sonra zammi sûrenin okunması
kaydı ile vaz edilmiştir. Eğer son iki rekâtta kaza edilirse, zammi sûreden
sonra okunmuş olacağı için vaz'a aykırıdır. Fakat ilk iki rekâtta zammi sûreyi
okumayan kimsenin onu kaza etmesi, Fatihadan sonra olduğu için vaz'a uygundur»
diyerek iki suret arasında ayırım yapmışlardır. Sahih olan kavle göre (Zammi
sûre gibi Fatihayı da sesli okur.) Çünkü bir rekâtta okuyuştan bir
kısmının gizli, bir kısmının sesli olması hoş bir şey değildir. Vacib ile
sünnetten de, sünneti vacibe uydurmak daha iyidir Zira ilk rekâtlarda zammi
sûre okunmadığı için vacibdir. Fatiha ise -bilindiği üzere- son rekâtlarda
sünnettir.
Fakih Ebû Cafer el-Hindevani'ye! göre
gizli okumak : Kişinin, yalnız kendisi tarafından
işitilebilecek bir sesle okumasıdır. Sesli okumak da sesinin yalnız kendisi
tarafından değil, başkaları tarafından da duyulmasıdır. Çünkü büsbütün sessiz
olarak ve yalnız dilin hareketine okumak denemez. Kerhi de: «Sesli okumanın en aşağısı, kişinin sesini kendine
duyurmasıdır. Gizli okumanın en aşağısı da, Harflerin, mahreçlerinden düzgün
çıkmasıdır. Çünkü okumak kulağın değil, dilin işidir- demiştir, ki bizim
metinde de buna işaret vardır. Boşama, azatlama ve istisna gibi söyleyişle
ilgili hükümlerin hepsi bu temel kurala göredir.
(İmam Ebü Hanife'ye göre namazda
okuyuşun en azı, Kur'an'dan bir âyettir. Diğer
iki imam ise: -Üç kısa âyet ya da bir uzun âyetten az olamaz- demişlerdir.)
Zira bundan daha az okuyan kimseye okuyucu denemediği için bir âyetten az
okunmuş sayılır. İmam Ebû Hanife' nin
dayanağı, yukarda metni geçen -Kur'an'dan...» mealindeki âyeti kerimedir.
Zira namazda okuyuşun farziyyetini bildiren bu âyette «şu kadardan az olmasın»
diye bir kayıt yoktur. Ancak şu var ki, bir kısa âyetten de daha aza Kur'an
denmediği için bir kısa âyetten daha az okumak kâfi gelmez. Fakat âyetin
tamamı kısa da olsa Kur'an'dır. (Yolculukta
kişi Fatiha’dan sonra istediği süreleri okuyabilir.) Rivayete göre Peygamber Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)
yolculukta, sabah namazında Muavvizeteyn sürelerini okumuştur. ([3][76]) Zira
yolculuğun, namazı kısaltmada müessir olduğuna göre namazdaki okuyuşu
hafifletmede müessir olması evleviyyetle lâzım gelir. Bu da eğer yolcunun acele
bir işi bulunursa böyledir. Acele işi bulunmayan
yolcunun, sabah namazında Buruc ve İnşikak süreleri gibi iki süre okuması
uygundur. Çünkü böyle iki süreyi okumakla sünneti yerine getirmiş olmakla
birlikte namazı da fazla uzatmış olmaz.
(Yolculukta olmayan kimse, ilk iki rekâtta Fatiha’dan başka kırk veya elli âyet
okur.) Kırk ile altmış veya altmış ile yüz âyet okur diye iki rivayet daha
vardır, ve bu üç rivayet hakkında hadisler bulunmaktadır. Bu değişik rivayetlerin te'lifi de şöyledir : Namazın uzun olmasını
arzu eden cemaat için yüz, üşengenler için kırk, orta durumda olanlar için de
elli ile altmış arasındadır. Kimisi de :
Gecelerin uzun veya kısa olmasına ve işlerin çokluk veya azlığına bakılır, demiştir.
(Öğle namazında da sabah namazında
okunduğu kadar okunur.) Çünkü sabah namazı ile öğle namazının vakitleri
aynı genişliktedir. Kitabın aslında «Öğle namazının okuyuşu sabah namazının
okuyuşundan azdır» diye yazılıdır. Çünkü öğle namazının vakti iş-güç zamanıdır.
Usanç vermemesi için okuyuşunun sabah namazınkinden az olması gerekir.(İkindi ile yatsı namazlarında orta
uzunlukta olan sûreler, akşam namazında da kısa sûreler okunur.) Bu
ayrıntılar, Hz . Ömer (Radıyallâhü anh)'ın Ebû Musa el-Eş'ari'ye -Sabah ile
öğle namazlarında uzun sûreleri, ikindi ile yatsı namazlarında orta uzunlukta
olan sûreleri, akşam namazında ise kısa sûreleri oku- mealinde yazmış olduğu
mektuptan kaynaklanmaktadır. Hem de akşam namazının vakti dar olduğu için ona
Kısa süreler daha uygundur, ikindi ile yatsı namazlarının da geç kılınması
müstahap olduğu için eğer onlarda uzun sûreler okunursa namaz, müstehab olmayan
vakte girmiş olabilir. Bunun için bu iki namaza orta uzunlukta olan sûreler
uygun görülmüştür. (Halkın cemaate
yetişmesi için sabah namazının birinci rekâtı ikinci rekâta göre daha uzun
olur.) İmam Ebû Hanife ile îmam Ebu Yûsuf'a göre (öğle namazının
birinci ve ikinci rekâtı aynı uzunlukta olur.) İmam Muhammed ise: «Bütün
namazlarda birinci rekâtın diğer rekâtlardan uzun olması, kanaatimce daha
uygundur. Zira rivayete göre Peygamber
Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bütün namazlarda birinci rekâtı diğer
rekâtlardan biraz daha fazla uzatırdı» demiştir. ([4][77])
İmam Ebû Hanife ile İmam Ebû Yûsuf ise: Birinci
rekât ile ikinci rekât arasında, okuyuşun gerekmesi bakımından fark
bulunmadığına göre, okuyuşun miktarı bakımından da fark bulunmaması lâzım
gelir. Sabah namazında ise, birinci rekâtın ikinci rekâttan fazla uzatılması,
sabah namazı vaktinin gaflet ve uyku zamanı olduğundan halkın cemaate
yetişmesine imkân vermek içindir. Peygamber
Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in bütün namazlarda birinci rekâtı
diğer rekâtlardan fazla uzatmasına gelince: Birinci rekâtta eûzu, besmele
ve iftitah duasının bulunmasından ileri gelmiştir» demişlerdir.
Bir rekât âyetlerinin diğer rekâtın âyetlerinden üç âyete kadar fazla veya
eksik olmasının önemi yoktur. Çünkü zorluk çekilmeden bundan sakınmak mümkün
değildir.
(Hiç bir namaz için Kur'ân' ın belli bir
sûresi yoktur.) Zira herhangi bir namazda devamlı olarak
belli bir sûrenin okunması, Kur'an süreleri arasında üstünlük bakımından fark
bulunduğu zannını doğurduğu gibi, diğer sûrelerin ihmal edilmesine yol açar.
(İmamın arkasında namaz kılan kimse, ne Fatihayı ve ne de zammi sûreyi okumaz.) İmam
–ı Şafii (Allah rahmet eylesin) : «Fatiha
namazda bir rükündür- diyerek Fatiha konusunda bu görüşe katılmamıştır. Bizim dayanağımız, Peygamber Efendimiz
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in; Kim ki imamı bulunursa, imamın okuyuşu onun
için de okuyuş olur» ([5][78]) hadisidir.
Ayrıca bu konuda Ashab da icma etmişlerdir. Kaldı ki, her ne kadar Fatiha imam
ile arkasında olan kimse arasında müşterek bir rükün ise de, imamın arkasında
olan kimsenin susup imamı dinlemesi gerekir. Nitekim Peygamber Efendimiz (Aleyhi'ssalâtü ve'sselâm:«İmam okuduğu zaman susup
onu dinleyiniz» ([6][79])
buyurmuştur. Bununla beraber -rivayete göre- İmam Muhammed okumayı istihsan etmiştir. İmam Ebû Hanife ile İmam Ebû
Yûsuf ise: Ashap okumayı ağır bir dille yermişlerdir» diyerek okumanın
kerahetine kail olmuşlardır. (İmam
Kur'an'ın müjdeleyici veyahut korkutucu âyetlerini dahi okurken, arkasındaki
kimseler susup onu dinlemekten başka bir şey yapmazlar.) Çünkü Kur'an okunurken susup onu dinlemenin
farziyeti nass ile sabittir. Cenneti veyahut Cehennem ateşinden korunmayı
dilemek gibi herhangi bir duada bulunmak ise, onu dinlemeye engel olur.
Hutbeyi de dinlemek farz olduğu için (İmam
hutbe de okurken onu dinlemek gerekir.) Hutbede eğer Peygamber (Sallallahü
Aleyhi ve Sellem) 'e salâvat getirmeyi emreden YA EYYÜHELLEZİNE AMENU SALLU
ALEYHİ VE SELLİMU TESLÎMA âyeti okunursa dinleyici içinden salâvat getirir.
Ancak minberden uzakta oturup hutbeyi işitemeyen kimse hakkında ihtilâf vardır.
Hutbeyi dinlemek farz olduğu için bu kimsenin de hiç değilse susup bir şey
okumaması -Allah bilir- ihtiyata daha uygundur.[7][80]
Kaynaklar :
1 [74] Abdürrezzak'ın Mücahid ile Ebû Ubeyde'den naklettiği bu hadis
hak¬kında, İmam-ı Nevevî «Hulâsa» adlı eserinde : Batıl ve asılsızdır»
demiştir. Nasbürraye C. 2 S. 1-2
2 [75] İmam Muhammed, İbrahim Nahai'den naklen «el-Asar» adındaki
kita¬bında kaydetmiştir. Nasbürraye C. 2 S. 3
3 [76] Ebü Davud C. 1 S. 213, Nesai
C. 1 S. 312 ve 157
4 [77] Buhari (ilk iki rekâtta
fatiha okunur babı) C. 1 S. 107, Müslim (öğle ve ikindi namazlarında okuyuş
babı) C. 1 S. 185
5 [78] ibn-i Mâce (îkame) C. 1 S.
129, İmam Ahmed'in Müsned 1 C. 3 S. 339
6 [79] Müslim (Namaz) 63, Ebû Davud
(Namaz) 68, 178, Nesaî (İftitah) 30, İbn-i Mâce (îkame) 13, îmam Ahmed'in
Müsned'i 2/376, 420, 4/415
7 [80] Şeyhü'l-Îslâm Burhanüddîn Ebu'l-Hasan Ali b. Ebû Bekir Merginânî,
Hidaye Tercümesi, Kahraman Yayınları: 1/118-123.