Cuma, Ağustos 17, 2007

TEFVİZNÂME


Hakk şerleri hayr eyler
Zannetme ki ğayr eyler
Arif anı seyreyler
Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler

Sen hakka tevekkül kıl
Tefviz et ve rahat bul
Sabır eyle ve razı ol
Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler

Kalbin ona berk eyle
Tedbirini terk eyle
Takdirini derk eyle
Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler

Hallâk-ı Rahîm oldur
Rezzâk-ı Kerîm oldur
Fa'âli Hakim oldur
Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler

Bil Kâdı-i hacatı
Kıl ona münâcâtı
Terk eyle muradatı
Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler

Bir işi murad etme
Olduysa inad etme
Haktandır o reddetme
Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler

Hakkın olıcak işler
Boştur gam u teşvişler
Ol hikmetini işler
Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler

Hep işleri fayıkdır
Birbirine layıkdır
Neylerse muvafıkdır
Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler

Dilden gamı dur eyle
Rabbinle huzur eyle
Tefviz-i umur eyle
Mevla görelim neyler Neyerse güzel eyler

Sen adli zulüm sanma
Teslim ol od'a yanma
Sabret sakın usanma
Mevla görelim neylerNeylerse güzel eyler

Deme şu niçln şöyle
Yerincedir ol öyle
Bak sonuna sabreyle
Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler

Hiç kimseye hor bakma
İncitme, gönül yıkma
Sen nefsine yan çıkma
Mevla görelim neylerN eylerse güzel eyler

Mü'min işi renk olmaz .
Akıl huyu cenk olmaz .
Arif dili tenk olmaz
Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler

Hoş sabr-ı cemilimdir
Takdir-i kefilimdir
Allah ki vekilimdir
Mevla görelim neyler NeyIerse güzel eyler

Her dilde onun adı
Her canda onun yadı
Her kuladır imdadı
Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler

Nâçâr kalacak yerde
Nâgâh açar ol perde
Derman eder ol derde
Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler

Her kuluna her anda
Geh kahr ü geh ihsanda
Her anda o bir şanda
Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler

Geh "mu'ti" u geh "mâni' "
Geh "Darr" u geh "nâfi' "
Geh "hâfız" ü geh "râfi' "
Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler

Geh abdin eder arif .
Geh emin-ü geh haif
Her kalbi odur sarif
Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler .

Geh kalbini boş eyler
Geh hulkunu hoş eyler
Geh aşka dûş eyler
Mevla görelim neyler. Neylerse güzel eyler

Geh sade ve gah rengin
Geh tab'ın eder sengin
Geh hurrem ve geh ğamgin
Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler

Az ye, az uyu, az iç
Ten mezbelesinden geç
Dil gülşenine gel göç
Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler

Bu nâs ile yorulma
Nefsinle dahi kalma
Kalbinden irağ olma
Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler

Geçmişle geri kalma
Müstakbele hem dalma
Hal İle dahi 'olma
Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler.

Her dem onu zikreyle
Zeyrekliği ko söyle
Hayran-ı Hak ol söyle
Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler

Gel hayrete dal bir yol
Kendin unut onu bul
Ko gafleti hazır ol
Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler

Her sözde nasihat var
Her nesnede ziynet var
Her işte ganimet var
Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler

Hep remz-ü işarettir
Hep gamz-ü beşarettir
Hep ayn-ı inayettir
Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler

Her söyleyeni dinle
Ol söyledeni anla
Hoş eyle kabul canla
Mevla görelim neyler Neylerse güzel

Eyler bil elsine-i halkı.
Aklâm-ı Hak ey Hakkı
Öğren edeb ve hulki
Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler

Vallahi güzel etmiş
Billahi güzel etmiş
Tallahi güzel etmiş
Mevla görelim netmiş Netmişse güzel etmiş...

Ma'rifetnâme adlı meşhur eser sahibi Erzurum Hasankaleli İbrahim Hakkı (k.s)

Perşembe, Ağustos 16, 2007

Münâcât-ı Veysel Karanî (r.a)




Veysel Karânî (Radıyallahu Anhü) Hazretlerinin çok kuvvetli bir duâsıdır.
Bu münâcât, Risâle-i Nûr’un önemle işlediği “acz, fakr, şefkat ve tefekkür” mesleğine uygun duâ cümlelerinden meydana geliyor. Üstad Bedîüzzaman Saîd Nursî (r.a) dâimî bir vird olarak kabul etmiş, kendisi dâimâ okumuş ve talebelerine de tavsiye etmiştir.
Yâ Rab!
Nasıl büyük bir sarayın kapısını çalan bir adam, açılmadığı vakit, o sarayın kapısını, diğer makbul bir zâtın sarayca me’nûs sadâsıyla çalar- tâ ona açılsın; öyle de, bîçare ben dahi Senin dergâh-ı rahmetini, mahbub abdin olan Üveysü’l-Karânî’nin nidâsıyla ve münâcâtıyla şöyle çalıyorum. O dergâhını ona açtığın gibi, rahmetinle bana da aç. Ekûlü kemâ kàle:
1 Allah’ım! Sen benim Rabbimsin, ben ise Senin bir kulunum.
Sen herşeyi yaratan Hàlık’sın, ben ise Senin bir mahlûkunum.
Sen rızık veren Rezzâk’sın, ben ise Senin rızkınla beslenen bir merzûkunum.
Sen mülk sâhibi Mâlik’sin, ben ise Senin kölen olan memlüküm.
Sen gerçek izzet sahibi olan Azîz’sin, ben ise âciz ve zelilim. •
Sen hazîneleri bitmeyen zenginlik sahibi Ganî’sin, ben ise Senin ihsanına muhtaç fakr-ı mutlak içinde bir fakirim.
Sen gerçek hayat sahibi Hayy’sın; ben ise, Senin hayat verişin olmasa, bir ölüyüm.
Sen varlığı ebedî olan Bâkî’sin, ben ise gelip geçici bir fânîyim.
Sen sonsuz izzet ve şeref sahibi Kerîm’sin, ben ise zillet ve kötülükler içinde bocalayan bir leîmim.
Sen sonsuz ihsan sahibi Muhsin’sin, ben ise günah ve kötülük işleyen bir âsiyim.
Sen günahları bol bol bağışlayan Gafûr’sun, ben ise bir günahkârım.
Sen sonsuz azamet ve büyüklük sahibi Azîm’sin, ben ise küçük ve değersiz bir hakîrim.
Sen gerçek kudret ve kuvvet sahibi Kavî’sin, ben ise sınırsız acz içinde bir zaifim.
Sen bağış ve ihsanı veren Mu’tîsin, ben ise lûtuf ve ikramına muhtaç bir dilenciyim.
Sen her türlü zarar ve korkudan uzak Emîn’sin, ben ise maddî ve mânevî korkular içinde biriyim.
Sen cömertlik sahibi Cevâd’sın, ben ise Senin cömertliğine muhtaç bir miskinim.
Sen kullarının duâlarına cevap veren Mucîb’sin, ben ise ise Sana yalvaran duâcıyım.
Sen şifâ veren Şâfî’sin, ben ise türlü türlü dertlere mübtelâ bir hastayım.
Öyleyse ise Sen benim günahlarımı affet, hatâlarımı bağışla, hastalıklarıma şifâ ver,
ey bütün kemâl sıfatlarla muttasıf olan Allah,
ey her şeye bedel,her şeye yeten Kâfi,
ey mahlûkatını besleyip büyüten ve mânilerini def’ eden Rab,
ey va’dini mutlaka yerine getiren Vâfi,
ey kullarına pek şefkatli olan Rahîm,
ey maddî ve mânevî hastalıklara şifa veren Şâfî,
ey ikram ve ihsânı bol olan Kerîm,
ey belâ ve musîbetleri def’ edip âfiyet veren Muâfi!
Benim bütün günahlarımı bağışla,
her türlü hastalığa karşı bana âfiyet ver,
beni ebediyen rızâna mazhar eyle.
Bunu rahmetinle ihsân eyle ey Erhame’r-Râhimîn.
2 Onların duâları, "âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun" sözleriyle sona erer. (Yûnus Sûresi: 10.Ayet)


Dünya madem fanidir.





Dünya madem fânidir.  
Hem madem ömür kısadır. 
Hem madem gayet lüzûmlu vazifeler çoktur.
Hem madem hayat-ı ebediye burada kazanılacaktır.
Hem madem dünya sahipsiz değil.
Hem madem şu misafirhane-i dünyanın gayet Hakîm ve Kerîm bir Müdebbîri var.
Hem madem ne iyilik ve ne fenalık cezasız kalmayacaktır.
Hem madem
   لاَ يُكَلِّفُ اللّهُ نَفْسًا إِلاَّ وُسْعَهَا  
Allahu Teâlâ bir kimseye takatından başkasını teklif buyurmaz.
(Allahu Teâlâ Bir kimseyi gücünün yetmediğinden sorumlu tutmaz.)
(Bakara Sûresi 286.ayet) 
sırrınca teklif-i mâ lâ yutak yoktur.
Hem madem zararsız yol, zararlı yola müreccahtır.
Hem madem dünyevî dostlar ve rütbeler kabir kapısına kadardır.
Elbette, en bahtiyar odur ki, dünya için ahireti unutmasın.
Ahiretini dünyaya feda etmesin.
Hayat-ı ebediyesini hayat-ı dünyevîye için bozmasın.
Mâlâya’nî şeylerle ömrünü telef etmesin.
Kendini misâfir telakki edip Misafirhane Sahibinin emirlerine göre hareket etsin.
Selâmetle kabir kapısını açıp saadet-i ebediyeye girsin. (Haşiye)

(Haşiye)
Bu mademler içindir ki, şahsıma karşı olan zulümlere, sıkıntılara aldırmıyorum ve ehemmiyet vermiyorum, "Meraka değmiyor" diyorum ve dünyaya karışmıyorum.

TEVBE suresi 111. Âyet Meâli




أَعُوذُ بِاللّٰهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ  بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
 إِنَّ اللَّهَ اشْتَرَى مِنْ الْمُؤْمِنِينَ أَنفُسَهُمْ وَأَمْوَالَهُمْ بِأَنَّ لَهُمْ الْجَنَّةَ يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَيَقْتُلُونَ وَيُقْتَلُونَ وَعْداً عَلَيْهِ حَقّاً فِي التَّوْرَاةِ وَالإِنجِيلِ وَالْقُرْآنِ وَمَنْ أَوْفَى بِعَهْدِهِ مِنْ اللَّهِ فَاسْتَبْشِرُوا بِبَيْعِكُمْ الَّذِي بَايَعْتُمْ بِهِ وَذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ

سورة التوبة (111) التفسير الميسر :
إن الله اشترى من المؤمنين أنفسهم بأن لهم في مقابل ذلك الجنة, وما أعد الله فيها من النعيم لبذلهم نفوسهم وأموالهم في جهاد أعدائه لإعلاء كلمته وإظهار دينه, فيَقْتلون ويُقتَلون, وعدًا عليه حقًا في التوراة المنزلة على موسى عليه السلام, والإنجيل المنزل على عيسى عليه السلام, والقرآن المنزل على محمد صلى الله عليه وسلم. ولا أحد أوفى بعهده من الله لمن وفَّى بما عاهد الله عليه, فأظهِروا السرور-أيها المؤمنون- ببيعكم الذي بايعتم الله به, وبما وعدكم به من الجنة والرضوان, وذلك البيع هو الفلاح العظيم.

Tevbe Sûresi 111. Âyet-i Kerîme Meâli :
Şüphe yok ki, Allah Teâlâ mü'minlerden nefislerini ve mallarını, muhakkak ki, cennet onların olması mukabilinde satın almıştır.(O Mü’minler) Allahu Teâlâ yolunda mücâhedede bulunacaklar da, öldürecekler ve öldürüleceklerdir. Onların öyle cennete konulmaları, Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da zikredilmiş, hak olan bir va’d-i ilâhîdir. Ve Allah Teâlâ'dan ziyâde ahdini ifâ edebilen kim vardır? Artık yapmış olduğunuz o alışverişten dolayı size müjdeler olsun.Ve işte bu, en büyük bir saadettir.

Surah At-Tawbah (Repentance) Verse 111 :
Allah hath purchased of the Believers their persons and their goods; for their (in return) is the Garden (of Paradise): they fight in His Cause, and slay and are slain: a promise binding on Him in Truth, through the Law, the Gospel, and the Qur'an: and who is more faithful to his Covenant than Allah? Then rejoice in the bargain which ye have concluded: that is the achievement supreme.

Surat at-Taubah Ayat 111:
Sesungguhnya Allah telah membeli dari orang-orang mukmin, diri dan harta mereka dengan memberikan surga untuk mereka. Mereka berperang pada jalan Allah; lalu mereka membunuh atau terbunuh. (Itu telah menjadi) janji yang benar dari Allah di dalam Taurat, Injil dan Al Qur'an. Dan siapakah yang lebih menepati janjinya (selain) daripada Allah? Maka bergembiralah dengan jual beli yang telah kamu lakukan itu, dan itulah kemenangan yang besar.
basmalah_sparkling

Arama Motoru / Search